GEDİKMEDİA
 
  Helal Kazancın Hikayesi
  Başını Vermeyen Şehid;Seyyid Bilâl Hazretleri
  HZ. Hüseyin'in Türk Milletine Duası
  Mimar Sinan'dan 400 Sene Sonrasına Mektup
  İstanbulun Fethini 50 Gün Gecikren Veli ;Vedud Sultan
  ''DANİEL DEFOE BİR OSMANLI CASUSUYDU''
  Kanuni'nin Mezarına Koydurduğu Küçük Sanduka Neydi?
  Stalin'in vazgeçemediği telepatı Messing
  Osmanlı Devleti'ni Bir Velinin Bedduası mı Yıktı?
  Osmanlı subayının elle çizdiği para
  Padişah Ağlatan Evliya Karabaş Velî Hazretleri
  Sin şın'a girince Muhiddinin Kabri Bulunur
  ALİ USTA'NIN HATIRALARINDA ŞEYH ŞERAFEDDİN DAĞISTANÎ (K.S.)
  MÜŞTAK BABA VE ANKARA’NIN BAŞKENT OLACAĞI MÜJDESİ
  Piri Reis’in kayıp Hazinesi
  Piri Reis Haritasının Sırrı
  Washington Konya Arası 5 Dakika
  Münir DERMAN ks
  Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferini Hiç Böyle Okudunuz mu?
  Cifir İlmi ve Bediüzzaman
  Gönenli Mehmet Efendi ve Bediüzzaman
  Oktan Keleş ve Metafizik İstihbarat
  İLM-İ LEDÜN SIRLARINDAN
  Müthiş Buluş Mutlaka Okuyunuz
  Atlantis ve Mu Bilmediğimiz Bir Teknolojiye mi Sahipti?
  ALLAH DOSTU Münir DERMAN (ks) DEMİŞDİ Kİ… SOHBET MD-70
  Dünyada Medeniyetin Kaynağı Türkler mi?
  Müftü El-Hüseyni-Adolf Hitler
  Oktan Keleş cevaplıyor
  Yunus'u Hiç Böyle Okudunuz mu?
  Hz.Mevlana 8 asır önce atom bombasını haber vermişti!
  Şeyh Şerafettin Dağıstani
  5000 Yıl Önce Çizilen Uçak,Helikopter,Denizaltı,Uçan Araba Figürleri,
  Küçük Hüseyin Ankaravi ks
  Bu dut,dut verdikçe anadolu Türk'lerindir
  Antik Çağda Bilgisayar Kullanıldı mı? ; Antikythera mekanizması
  Osmanlı Sultanları’nın Tılsımlı Gömlekleri
  Yuşa Peygamberin Kabrini Bulan Veli;Yahya Efendi
  Türk buluşu Ankaferd,Kanamayı durduran dahiyane çözüm
  TÜRK TARİHİNE AİT YENİ SIRLAR
  Ayasofya'nın sırrı harcında saklı
  Tapınakçı Lawrence
  Kumran yazıları,çobanın bulduğu tarih,,
  Münir Derman ks. vaaz notları
  Adnan Menderes'in saatindeki entrika
  MENAKIBI ŞEYH ŞERAFETTİN DAĞISTANİ
  P3 HERMES’TEN HZ. İDRİS’E İŞARETLER!
  HZ. YUŞA TEPESİNİN SIRRI METAFİZİK İSTİHBARAT (1)
  Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferini Bir de Böyle Okuyun
  Hristiyanlığın Binlerce Yıldır Gizlenmiş Gerçeği ;Barnabas İncili
  Davud as'mın Kılıcındaki Gizem
  Türk'ün Manevi Sırrı Münir Derman ks Vaaz 1
  BU YAZIYI LÜTFEN 30 KERE OKUYUNUZ......
  Yara Tedavisinde Bal
  Admine soru,görüş ve önerilerinizi bildirebilirsiniz.
  Site sayacı
  Ziyaretçi defteri
Münir DERMAN ks

Münir DERMAN ks.


Cesed cesed kiloyla 60 70 80 kilo!
Gönlün; gölgesinin, gölgesinin, gölgesinin, gölgesidir…
Bunun için demişlerdir.
Adam uyur geceleyin.
Rûhu güneş gibi gökyüzündedir rüyâla
rda.
Beden ise yorgan altındadır.
Mesela bir kâfire, putun bir ikincisi olamaz, puta tapıyor diye.
İkinci bir put olamaz halbuki putta da ne bir kudret vardır ne bir rûhâniyet vardır putta .
Öyle olduğu halde o gizdiden gizleye göklere çekip duran nedir.
Bu hal bu âleme başka bir âlemden parlamaktadır.
Niye onu puta taptırıyor niye seni ALLAH’a taptırıyor.
Bir şeye inanmak, bir şeye bağlanmak ihtiyacımız var, bu nereden geliyor bu fikir bize.
Kimse farkında değil bu pusuyu, bu bir pusudur haa bir tuzaktır.
Bu pusuyu akıl göremez, canda göremez.
Çünkü insanın bedeni, canın üzerine çekilmiş bir perdedir.

Ata sözümüz vardır onu
“bize ne gelirse bizden gelir” derler, değil mi?
“Başımıza ne gelirse kendimizden gelir” diye ata sözümüz vardır.
Onu da Cenâb-ı Peygamber şu hadiste buyurmuştur.

“Benden sonra peygamberlik kalmadı, ancak bâzı müjdeler olur” diyor.
“Bunu ya mü’minler rüyâda görür yâhut o müjdeler onlara görünür” diyor Cenâb-ı Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem.
Ve altındaki hadiste
“rüyâda beni gören gerçekten görmüş olur” diyor.
“Çünkü şeytan benim şeklime giremez” buyuruyor Cenâb-ı Peygamber.
Bu hakîkat ve basîret nûruyla şeriata uyarak buna uyanlara şeytan temessül edemez demektir.

“Bana şeytan temessül edemez benim kılığıma rüyâda şeytan giremez” demek “Şeriatına ALLAH’a inanan ve secdeye kapanan mü’minlerin şekline temessül edemez şeytan” demektir.
Çünkü Cenâb-ı Peygamber ümmeti için konuşmuştur.
Kendisini teklik olarak katiyyen gurur sıfatını kullanmaz Cenâb-ı Peygamber.
Bütün peygamber, evliyalar, melekler, dikkat buyurun bunu aklınızda tutun; bütün melekler, peygamberler, evliyalar, Kâbe, güneş, ay, beyaz bulut ve Kur’ân şeytanın temsil edemeyeceği kudsî varlıklardır.
Bunların şekline şeytan rüyâda giremez.
Ne beyaz buluta ne Kâbe’ye ne güneşe ne aya ne Kur’ân’a ne meleklere ne de evliyaullaha onları temessül edemez şeytan.
Çünkü şeytan Kahır Esmâsının zuhûrudur.
Ancak şaşkınlığı temsil eder.
Su, ateş şeklini alamayacağı gibi ateş de su şekline giremez bilirsiniz bunlar da böyledir.
Niçin bu böyledir?
Zîra Cenâb-ı ALLAH hak ile bâtılın ayrılmasını murad etmiştir.
Şeytan içinde hidâyet izi bulunan hiçbir cismi temsil edemez aha bu.

“Hakk Teâlâ, Ruh Aynasında Rubûbiyyet Sıfatıyla tecellî eder” diyor Cenâb-ı Peygamber.
“Cenâb-ı ALLAH, tecellî edeceği zaman diyor ruh aynasında Rubûbiyyet insanların anlayabileceği şekilde tecellî eder” diyor.
Bu tecellîye tasavvufta
“tıflı meâni: mânâlar çocuğu” ismi verilmiştir.
Onun için Rasûlu Ekrem efendimiz buyurmuştur ki:
“RABBımı güzel bir genç sûretinde gördüm” hadis budur.
RABBın aynası ceseddir.
ALLAH görenin istidâdına göre görmeyi halk eder gerçekten Zât-ı İlâhî değildir bu, çünkü bu şekil görünmekten münezzehtir.
Rasûlullah’ın tahammül edeceği hududda insanı anlatacak şekilde tecellî etmiştir.
Peygamber Efendimiz’de böyledir herkesin istidâdına göre görünür peygamber efendimiz.
Tam vâris olan, vârisi olan Enbiya-yı Kiram velîyyullah onlar müstesna aynen Rasûlullahı görür.
Çünkü Veysel Karânî Hazretleri anasından izin aldı Medine’ye geliyor Hazret-i Fâtıma’yı görüyor.
Diyor ki:

“Peygamber nerde?” diyor.
“Yok!” diyor. “İki saat sonra gelir” diyor.
“Ben gelemem” diyor “anamdan bir saat izin aldım.”
“Peki” diyor “sen” diyor Hazreti Fâtıma’ya bakıyor “sen diyor Rasûlullahı gördün mü?” diyor.
“Benim babam diyor gördüm!”
Bakıyor da Hazreti Fâtıma’nın yüzüne “görmedin sen onu!” diyor…


Herkes başka türlü görür oğlum.
Kimisi ateşin yanına yanaşamaz uzaktan seyreder.
Kimisi çok üşür yanına yanaşır.
Kimisi maşayla tutar.
Kimisi de fırının içine girer oğlum.
Bunlar başka işlerdir.
Onun için Rasûlullah ruyâsında insanın kendi temizlik derecesine kendi bilmem ne derecesine görünür.
Meselâ ben şimdi gözlüğümü çıkardım mı kimseyi göremiyorum.
İçinizde gözü bozuklar da olursa gidersin gözlükçüye ilk defa bir numarayı veriyor. Aha az görüyorum.
İki numarayı veriyor bunnan hiç görmüyorum.
Bunnan hiç görmüyorum.
Aha bunnan biraz görüyorum.
Aha bunnan gördüm denir.
Aha insanın temizlik derecesine, Rasûlullah’a itaat ve ALLAHa mûtilik derecesine göre Rasûlullah muhtelif şekillerde insana görünür.
Kim ki rüyâsında gördü, muhakkak görmüştür.
Ama görmüşse kendi istidâdına göre tecellîsini gördü.

İnşallah hepimizin ruyâsına Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem girer. Yalnız girdiği zaman da katiyyen bunu kimseye söylemeyin, aynanın buğusunu bozarsın.
Kaymağa teşekkül etmiş üzerindeki kâsedeki sütten çalamazsın oğlum bir yerini bozacaksın muhakkak, farkına varırlar.
Söyleme de gönlünün üzerindeki kesilen kaymağı bozma!.


İkinci Sultan Murad, Edirne de sarayında İstanbul fethedilmemiş.
Şimdi hatırıma geldi.
Sarayında oturur. Hacı Bayramı Velî hazretleri de misafiri.
Şehzâde Mehmet de beşikte oğlum.
Hazreti Fâtih, Murad’ın oğlu ya beşikte.
“Ved ved ved!” ediyor.
İkinci Murad sohbet esnâsında Hacı Bayrâmı Velî hazretlerine:
“Şeyhim demiş. ALLAH’ın izni ve erenlerin himmeti ile İstanbul’u almak istiyorum!” demiş.
“Büyük Babam Yıldırım Beyazıd, Amcam Mûsâ Çelebi ve ben bu işe teşebbüs ettik, ettik ama alamadık” demiş.
“Gönül edin de himmet edin de bu şehri alayım” demiş.

Koskoca Murad, Hacı Bayrâmı Velî’den istimdad ediyor.
Yaa oğlum bir velî şöyle yaparsa, ordular mordular dünyâlar fışkırır.


“Arşı kursî ister isen gir velînin kabzına
arşı kursîden geniştir bir velînin âyesidir”
demiş herif.

Eski pâdişahlar, etrâfında o büyük velîleri toplarlardı.
İstanbul velîlerle bütün harpler velîlerle şey edilmiştir kazanılmıştır.

Hacı Bayrâmı Velî, bir an şöyle gözünü yumuverdi.
Nereye yumuyor?
Cep Defterine bakıyor oğlum, Hâtıra Defterine bakıyor.
Sonra tatlı ve hışıltılı bakışlarıyla Sultan Murad’ı şöyle bir okşadı. “Şevketlum demiş ALLAH’ın bildiğini senden saklayamam. Bu şehri sen alamayacaksın!” demiş.
“Bunu ben de göremeyeceğim. Lâkin bu şehri beşikteki mubârek Şehzâdenle aha şu benim yanımdaki Molla Akşemseddin alacaktır!” demiş. “Her şeyin belli bir vakti vardır, beklemek gerek şevketlum.”
Demiş.

Onun için Aziz Cemaat ALLAH inanmış gönüllerin îman zevkinden kazanacakları halleri farz kıldığı ibâdetlerde depo etmiştir.
Feyz isteyen ibâdetlere koşmalıdır.
Hanı deminden söyledim bâzı ağızlardan çıkıyor: “Bizim için ibâdetlere lüzum kalmamıştır Efendim. Çünkü ibâdetler insanı HAKK’a ulaştırıcı şeylerdir. Benim gönlüm temizdir!” Şudur budur.
“Biz HAKK’a erdik HAKK ile berâberiz!”
Bu söz yalandır oğlum. İbâdetten müstağni kalacak hiçbir makam yoktur.
İbâdet ancak insan öldükten sonra biter.

İşte vaktâki günü geldi, İstanbul muhasara edildi.
Hazreti Rasûlullah Efendimizin hadisi var.


“Leteftahannel kostantiniyye vele ni’mel emîru emîruha Vele ni’mel ceyşe zâlikel ceyşu”
Leteftahanne, Arapça da bir siğa vardır istikbal siğası ama katiyyetle fethedilecek demektir.
Leteftahannel muhakkak alınacaktır.

“Leteftahannel kostantiniyye vele ni’mel emîru emîruha”
Oraya giren ne mubârek Emirdir.
“Vele ni’mel ceyşe zalikel ceyşu”
Oradan geçen asker de ne mubârek askerdir.
Cenâb-ı peygamber haber veriyor.
700 seneden evvel haber veriyor.
Hazreti Fâtih Muhasara ediyor 21 yaşında etrâfında muhafızları görünmeyen muhafızları, görünen muhafızları, Velîyyullahların âyetleri okumaları yaaaa…
Muhasara, muhasara haaa düşmüyor işte İstanbul.
İstanbul bir türlü düşmüyor.

Şurada bir malzeme vereyim size.
ALLAH’ı sevmek, idrakten doğar.
İdrak olunan şeylerdeki kemâle gönül akıverir idrak eden.
İnsandaki idrak cihazları anlama cihazları muhtelif olduğu için her idrak cihazının kendine mahsus meylettiği şeyler vardır.
Hepisinin birleştiği biricik sevgi de ALLAH Sevgisidir.
ALLAH Sevgisinin ALLAH’ı sevmek değil sevgi, ALLAH’ın kendisi sevgidir.

El Vedûd, ALLAH’ın bir Esmâsıdır.
Vedûd, sevilen demek seven demektir.
ALLAH’ın kendisi kendiliğinden sevilir.
İnsan, iyi dikkat edin; çocuğunu, malını, işini, sıhhatini, hayâtını sevmesi fıtrî bir yaradılış îcâbıdır.
Bunu yapmak için tahsile lüzum yok, hayvan bile gel gör kendi, kedi aldı mı ciğeri başkasına vermiyor.
Bunlar fıtrî, bunlara tahsile lüzum yok gayrete de lüzum yok.
Fakat ALLAH’ı sevmek fikri, muhakeme usûlu hâsıl olur.

İşte Fâtih, bu malzeme ile yoğrulmuş beşikten beri, Hacı Bayrâmı Velî irtihal-i dâr-ı cennetinden sonra yetiştiriyor onu.
Görünmeyen tekneye koymuş şeyi Fâtih’i görünmeyenlerle ruhânî ellerle yoğuruyor Fâtih’i.
Fâtih 7 tâne lisan bilirdi.
21 yaşında birileri vardır.
Fâtih kuşkulanıyor çağırıyor hocayı: “Hoca diyor burayı ne zaman alacağız bunu ne kadar hücum ettimse, on bin kırmışsam diyor düşmandan geriye kalıyor beş bin kişi, beş bin kişi daha çok mukâvemet ediyor!” diyor “Şaşırıyorum ben buna!” diyor.
“Halbuki bir insan yoruldukta daha çalışamaz değil mi bu heriflere ne oldu?” diyor.
“Bu kadar tahrîbat ettiğimiz halde ertesi günü daha kuvvetli hücum ediyorlar bize!”
“Şevketlum!” diyor. Onların yine hâtıra defterini açıyor ordan gizli câsusluk telsizinden konuşuyor şeyle Akşemseddin Hazretleri.
Şehirde meşhur Şeyh Maksud’un Halîfelerinden El Vedûd, Yâ Vedûd Sultan, El Vedûd Sultan diye bir evliya var şeyde Bizansta vazîfeli gelmiş o da.
Hasta çok yaşlı duâsı şu:
“Yâ İlâhî ALLAH’ım bu güzel şehrin islâm’ın olduğunu gördüğüm an benim canımı al!” diyor.
“Yâni şehir zaptedilmeden beni düşman içinde öldürme!” diyor “Yâ RABBi!” diyor.
Bizanslı olan bu El Vedûd Sultan.
Eeee tabi Cenâb-ı ALLAH bu duâsını kabul eder.
Ya şöyle yapacak, Cenâb-ı ALLAH biliyor İstanbul’un fethedileceği târihi değil mi? Biliyor!.
Yâ Vedûd’un ölümünü de biliyor? Onu da biliyor!
Bakıyor listesine Yâ Vedûd felan günü ölecek, eee İstanbul da şu kadar gün sonra fethedilecek eee ben bunun duâsını kabul etmesem bu gün fethedilirse bunun daha önden ölecek.
“İstanbul fetledilmeyecek ulan ben burada bir oyun oynayayım” diyor.
“Cırrıt!” çekiyor ipi Fâtih’e diyor: “Sen dur hele daha ağam daha kırk gün daha var onun ölümüne o güne kadar sen burayı fethedemeyeceksin! Durduruyor.
Tabi bunu Akşemseddin Hazretleri anlıyor onların telsizleri var şey gizli teşkilatı var.
“Şevketlum” diyor “Bizans kalesinde ALLAH’ın sevdiği bir zât var, ömrü bitmeden şeye giremeyeceğiz!” diyor.
“Daha kırk gün daha fetih gecikiyor” Akşemseddin Hazretleri.
Şimdiki gibi “Ne saçma böyle lakırtı mı?” diyen yok.
“Peki şeyhim!” diyor.
29 Mayıs sabahı, bir gün evvelden iki gün oruçlu millet sabah namazını 600 bin kişi kıldıktan sonra: “ALLAH! ALLAH!” diye saldırıyor.
Önde Fatih, yer altı kulubesinde değil.
Gedik açılıyor askerler giriyor.
O anda Yâ Vedûd Sultan rûhunu teslim ediyor.
Şehir karmakarışık, bir bağırtı uğultu.
Bildiğimiz tarihi şeyler..

Nihâyet bir gün aradan 3-4 gün geçtikten sonra Hazreti Fâtih, Cumâ Namazı için Ayasofya’ya gidiyor, temizlettiriyor.
Ayasofya’ya girerseniz güney-batı kısmında bir direk vardır direk “Terleyen Direk” diye.
“Terleyen Direk” diye bir direk vardır.
Elini sokarsın oraya terler bu direk bütün hastalıklara var o zamanda var. Namaz kılıyor o terleyen direğinin yanına gittiği zaman hazreti Fâtih böyle birden duruyor.
Gözüne bir nur görünüyor bir nur.
Yanında yetmiş kadar ulemâ, Akşemseddin Hazretleri de olduğu halde bu târihe geçmiştir.
Böyle yanaşıyorlar ki bir nur, nûrun içinde bir tabut hazırlanmış, bir cesed var nûrun içinde, böyle seyrediyorlar.
Üzerinde cesedin böyle pembe renkte “Yâ Vedûd” yazıyor.
Ya Vedûd Sultan orda.
Hemen Fâtih: “Bunu alın!” diyor. “Guslettirilsin” felan.
Üzerinde yine bir yazı: “merhum magsuldur” diyor.
“Hemen defnedin!” “Yıkanmıştır” diyor.
“Yıkanmıştır ALLAH tarafından guslü yaptırılmıştır!.”
Fâtih emrediyor herkes omzuna alıyorlar.
Sultan Ahmet Meydanı’na çıkıyor bir fırtına bir rüzgâr bütün cemaatı kendiliğinden aşağıya doğru çeviriyor bunları, Viyana Parkına doğru.
Haydiii bunlar doğru gidiyorlar oraya. Sanki birisi götürüyor.
Ya Vedûd Sultan götürüyor onları zorunan omzunda olanları, pâdişah mâdişah felan geliyorlar Eminönü’ne.
Eminönü’ne geliyor ki, bunlar oğlum saçma değil saçma değil islâmlarnan konuşuyorum inanmayanlar gider Hazîne Müzesinde Tomarı Humayun’u açar okur.
Bir kayık, ne küreği var ne adamı var.
Fâtih diyor ki: “Girin içine!” diyor. Fâtih’te giriyor içine.
Bu devletin arşivinde yazıyor oğlum arşivinde aklına sığmayanlar: “Bu nasıl olur?”
Bu olmaz tabi, senin aklın için olmaz, benim aklım için olur.
Kayığa biniyorlar o büyük kayığa kayık küreksiz müreksiz hadi Haliç’e doğru yol alıyor.
Devletin arşivinde yazıyor Hoca Efendinin kafasından uydurma değil bu oğlum.
Geliyor bir yerde duruveriyor yanaşıyor kıyıya kayık.
Çıkıyorlar oraya cenâzeyi alıyorlar Ayvansaray’da.
Sanki içindeki Yâ Vedûd Sultan şeyi cenâzeyi taşıyanları idâre ediyor.
Gidiyorlar bakıyorlar ki bir mezar kazılmış. Hazır orda!
“Bu olur mu?”
Vallâhi de olur billâhi de olur.
Rasûlullah beni şefaatından mahrum etsin ki olur.
Nasıl olmazmış, ben yenisini bunların görüyorum. Neler olmaz.
Defnetmişler oraya. Namazı kılınmış, orda defnedilmiş.
İşte orda Ayvansaray’da orda bir Yâ Vedûd Câmii ve Çeşmesi vardır.
Câmisi yapılmıştır, Yâ Vedûd Sultan orada yatar.
Büyük bir velîdir İstanbul’a gittiğiniz zaman haaa!..
Hattâ orası Harb-i Umûmiye’den sonra mutârekeden Yâ Vedûd İskelesiydi ora.
Değiştirdiler ismini Ayvansaray oldu.
Onun için o büyüklerin etrâfında neler vardır neler vardır.
Sen kubbenin altını boş mu sanıyorsun?

“Evliyâyı tahte kubâbi la ya'rifûnehum ğayri”
Âmiiiin!

Allahumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed!
Subhâneke Yâ allam, taaleyte Yâ Selâm!
Ecirnâ mine’n-nâr ve bi affike Yâ mûcibi’d-dâvet.
Allahumme ente’l-Mennân bedîu-s semâvâti ve’l-ardı ze’l-celâli ve’l-ikrâm.
Ya Hayyu ya Kayyum. Ya ALLAH celle celâluhu!


Ya İlahî Ümmet-i Muhammedi Her türlü âfât-ı maraziyye, âfât-ı belâiyye, âfât-ı semâviyye, âfât-ı araziyyeden, düşman salvetinden Sen muhafaza buyur Yâ RABBi!
Îcâb ettiği zaman ordumuzu dâimâ Mansur-u Muzaffer eyle Yâ RABBi!
Memleketimize kıtlık gösterme Yâ RABBi!
Mîdemize ve bütün mü’minlerin evimize çoluğumuza çocuğumuza helal lokma nasîb-i müyesser eyle Yâ RABBi!
Diğer İslâm ülkelerini her türlü âfât-ı belâiyyeden koru Yâ RABBi!
Ahrete geldiğimiz zaman bize mezarda, Münkir ve Nekir Meleklerinle iltifat nasîb eyle Yâ RABBi!
Son nefesimizde ki buyurun: “Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve Rasûluhu” kelimesi ile çene kapamak nasîb-i müyesser eyle Yâ RABBi!
Ahrete intikalde Rûz-u Mahşerde Rasûlu Ekrem Nebiyyi muhterem sallallâhu aleyhi ve sellem efendimizin güzel yüzünü görmek elinden öpmek nasîb-i müyesser eyle Yâ RABBi!
Bizi cehennem azâbından koru Yâ İLÂHÎ!


Lillâhi’l-Fâtiha.

 
   
bugün 39 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol