GEDİKMEDİA
 
  Helal Kazancın Hikayesi
  Başını Vermeyen Şehid;Seyyid Bilâl Hazretleri
  HZ. Hüseyin'in Türk Milletine Duası
  Mimar Sinan'dan 400 Sene Sonrasına Mektup
  İstanbulun Fethini 50 Gün Gecikren Veli ;Vedud Sultan
  ''DANİEL DEFOE BİR OSMANLI CASUSUYDU''
  Kanuni'nin Mezarına Koydurduğu Küçük Sanduka Neydi?
  Stalin'in vazgeçemediği telepatı Messing
  Osmanlı Devleti'ni Bir Velinin Bedduası mı Yıktı?
  Osmanlı subayının elle çizdiği para
  Padişah Ağlatan Evliya Karabaş Velî Hazretleri
  Sin şın'a girince Muhiddinin Kabri Bulunur
  ALİ USTA'NIN HATIRALARINDA ŞEYH ŞERAFEDDİN DAĞISTANÎ (K.S.)
  MÜŞTAK BABA VE ANKARA’NIN BAŞKENT OLACAĞI MÜJDESİ
  Piri Reis’in kayıp Hazinesi
  Piri Reis Haritasının Sırrı
  Washington Konya Arası 5 Dakika
  Münir DERMAN ks
  Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferini Hiç Böyle Okudunuz mu?
  Cifir İlmi ve Bediüzzaman
  Gönenli Mehmet Efendi ve Bediüzzaman
  Oktan Keleş ve Metafizik İstihbarat
  İLM-İ LEDÜN SIRLARINDAN
  Müthiş Buluş Mutlaka Okuyunuz
  Atlantis ve Mu Bilmediğimiz Bir Teknolojiye mi Sahipti?
  ALLAH DOSTU Münir DERMAN (ks) DEMİŞDİ Kİ… SOHBET MD-70
  Dünyada Medeniyetin Kaynağı Türkler mi?
  Müftü El-Hüseyni-Adolf Hitler
  Oktan Keleş cevaplıyor
  Yunus'u Hiç Böyle Okudunuz mu?
  Hz.Mevlana 8 asır önce atom bombasını haber vermişti!
  Şeyh Şerafettin Dağıstani
  5000 Yıl Önce Çizilen Uçak,Helikopter,Denizaltı,Uçan Araba Figürleri,
  Küçük Hüseyin Ankaravi ks
  Bu dut,dut verdikçe anadolu Türk'lerindir
  Antik Çağda Bilgisayar Kullanıldı mı? ; Antikythera mekanizması
  Osmanlı Sultanları’nın Tılsımlı Gömlekleri
  Yuşa Peygamberin Kabrini Bulan Veli;Yahya Efendi
  Türk buluşu Ankaferd,Kanamayı durduran dahiyane çözüm
  TÜRK TARİHİNE AİT YENİ SIRLAR
  Ayasofya'nın sırrı harcında saklı
  Tapınakçı Lawrence
  Kumran yazıları,çobanın bulduğu tarih,,
  Münir Derman ks. vaaz notları
  Adnan Menderes'in saatindeki entrika
  MENAKIBI ŞEYH ŞERAFETTİN DAĞISTANİ
  P3 HERMES’TEN HZ. İDRİS’E İŞARETLER!
  HZ. YUŞA TEPESİNİN SIRRI METAFİZİK İSTİHBARAT (1)
  Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferini Bir de Böyle Okuyun
  Hristiyanlığın Binlerce Yıldır Gizlenmiş Gerçeği ;Barnabas İncili
  Davud as'mın Kılıcındaki Gizem
  Türk'ün Manevi Sırrı Münir Derman ks Vaaz 1
  BU YAZIYI LÜTFEN 30 KERE OKUYUNUZ......
  Yara Tedavisinde Bal
  Admine soru,görüş ve önerilerinizi bildirebilirsiniz.
  Site sayacı
  Ziyaretçi defteri
Osmanlı Devleti'ni Bir Velinin Bedduası mı Yıktı?
NİYÂZÎ-İ MISRÎ (ks)



          Niyâzî Mısrî (ks) Hazretleri,Yunus Emre , Fuzûlî, Nesîmî ve diğer Erenler gibi her okuduğumda yüreğimi heyacanlara gark eden HAKK Dost'larındandır.
Ondaki yüksek derûnî anlayış ve anlatış kendine mahsus bir özellik ve güzelliktir.
Çok ileri düzeyde bir Zâhirî İlim tahsilini, Ehliyetli Eren Ümmî Sinan Baba gibi bir usta elinde Bâtınî Edeble tamamlamıştır.
Yaşadığı ve eskiden süregelen Medrese kadızâdeleri ile HAKK Erenler kavgasında hak safta yerini almış ve bedelini de ağır ödemiştir.
Dinmeyen bir fırtına içinde geçen ömrünün son yıllarında yine Fitnecilerin fitnesiyle ve ne yazık ki, Sultan Fermanıyla son kez sürüldüğü Limni Adasına götüren gemi Anadolu kıyılarından açılınca göz yaşları içinde :


Osmanlı sülâlesinin inkirazı için dördüncü semâya bir kazık çaktım! Bu kazığı benden başka kimse çıkaramaz!demiştir..

İnkıraz : Sönme. Zeval bulma.

BuAh!..hiç yâr olmamıştır kimselere!..
Aradan nice yıllar geçmiş,
Sultan Abdülmecid Han, Osmanlı Devleti ve müttefikleri İngiltere, Fransa ve Piemento ile Rusya arasında, 1853-1856 yıllarında yapılan Kırım Savaşında (Kırım Harbi) kararsız kalınca,
Yahya efendiyi, Kuşadalı İbrâhim Hakkı Hazretlerine duâ ve görüşü için gönderdiğinde,
Kuşadalı Hazretleri:

Niyâzî Mısrî’nin Limni’ye nâhak yere iftirâlarla sürülmesi haksızdı. Gönlü alına!demiş ve bu bedduâsını söylemiştir.
Derhal Niyâzî Mısrî’nin dîvânını isteyen Sultan Abdülmecid Han ilk açtığında:


Oldum İsmâil gibi teslim HAKK etti hemîn
İki yüz bin dahî yetmiş beşte bir kurbân bana

Anladım zebh-i azîme bir işârettir bu koç
Hem beşârettir gele Yahyâ ile mihmân bana


Beyitlerini okuyunca:
Savaşın müjdesi vardır bu deyişte!deyip savaşa karar verir. Gâlib geldikten sonrada sarayında besleyip Koç Kakıştırmakta (toslaştırmakta) kullandığı en kıymetli koçunu Limni Adasındaki Niyâzî Mısrî’nin kabrinde kurban etmiştir.

Ne var ki Koca Osmanlı sülâlesi, o muhteşem zaferlerine rağmen her Müslüman Türk'ü yüreğinden yaralayan ve hâlâ ayak basamadığı topraklarından uzakta sürgün yaşamaktan kurtulamamıştır.
Çoğu casus olarak yetiştirilip içerdeki iş birlikçileri kanallarıyla şehzâdelere peşkeş çekilen yabancı milletlerin en güzel kızları, şehzâdeler doğurmuş, entrikalar çevirmiş ve nice canlara kıyılmıştır.
RABBu'l-Âleminin kullarına
Kulum!diye hitab eden veyâ câhiller sürüsünce söyletilen Osmanlı Sultanlarının ne yazık ki sonunda, beşikteki yavruları da dâhil olmak üzere öz yurdundan sürülmüş ve yaban ellerde yok olup gitmişlerdir.

Geçen hafta Fâtih Câmisi’ne 37 yıl aradan sonra özel olarak ikindi namazına gittim.
İçerideki ihtişamı seyrederken içimdeki acılar depreşip, gözlerimden ateş gibi dökülen zehir damlaları yüzümü yakarken dedim ki :

Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Mâbedinde;
Gözlerimin birisi Koskoca Osmanlı Âilesinin sönüp-yok oluşuna ağlarken,
Diğeri de iniltileri içimden hiç kesilmeyen Niyâzi Mısrî, İsmâil Mâşûkî ve daha nice mâsumlar için kana kana ağlamaktadırlar!..



Niyâzî Mısrî (ks) Hayâtını kısaca gözden geçirirsek:

8 Şubat 1618 (12 Rebiülevvel1027) de Malatya Soğanlı Köyünde (Aspozi’de) doğmuştur.
Zâhiri ilimini Diyarbakır, Mardin, Bağdat, Kerbelâ ve Mısır'da tamamladı. Mısır'da 3 yıl kalmıştır.
Orada rüyâsında Gavsu’l- Âzam Abdülkâdir Geylânî (ks) Hazretleri :

Zâhirî ilimden sonra Bâtınî ilim için Anadolu rüşde erdiricini bul!buyurunca,
1643 yılında Anadolu’ya ve 1646 yılında İstanbul’a, sonra Bursa’ya geçerek Gerçek Mürşidini aramaya başlamıştır.
Bursa’da iken rüyâsında bir kalaycının bir ibriği kalaylarken ikiye bölüp önce içini kalaylayıp tekrar birleştirerek dışını kalayladığını görürür.
Kalaycının kendisine tanıdık geldiğini anlar ve kalaycı peşine düşer.
1647 yılında Uşak’a geçer ki o günlerde kaldığı tekkede Mürşid Ümmî Sinan Hazretlerinin Elmalı’dan yola çıktığı söylenir.
Merakla beklerken gelen Hak Mürşid Ümmî Sinan Hazretleri :

İbrik nasıl kalaylanır Derviş Mehmed Mısrî oğul!deyince tamâmen Mürşidine teslim olur bağsız bağla…
Mürşidi Ümmî Sinan Hazretleri ile Antalya’nın Elmalı kazâsına gider ve 1647-1656 yıllarında birlikte ve hizmetinde kalır.
Önce Uşak’a (1 yıl kadar), sonra Kütahya’ya (4,5 yıl) halîfe olarak gönderirlir..
Ne var ki Kadızâdeler denilen koyu taasubçu ve gericileri HAKK Erenler üzerindeki baskısı ve zulmü bir nevi hınç almaya dönüşmüştür..
1657 yılında Muhammedî Mürşidi Ümmî Sinan Hazretleri HAKK’a yürümüştür.
Ağlayarak çıktığı ayrılık yolunda düştüğü târih Dîvânında olmamakla berâber tesbit edilmiştir:


Uğradı can yine mâtem üstüne
Olmaya bir nâle nâlem üstüne

Cân u dil meksûf u maksûf oldular
Kara gün doğdu bu hânem üstüne

Feyzimin suyu yerinden od çıkar
Yaraşır bana ki yânam üstüne

Yıkılıp meyhâne hiç mey kalmadı
Bir eşik bulam mı yatam üstüne

Geldi şeyhimin Niyâzî târihi
San kıyâmet koptu âlem üstüne…


Nâle : f. İnilti, figân.
Meksûf : Kesafetli, sık ve çok olmuş. Koyu.
Maksûf : Kırılmış, parçalanmış.
Hâne : f. Ev, mesken, beyt.
Feyz : (C.: Füyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mübareklik. * Şan, şöhret. * İhsan, fazıl, kerem.
Od : t. Ateş, nar.


Bu derin ve derunî acı ile diyâr diyâr dolaşır.
Uşak ve sonra Bursa..
Bursa’da
Kutbiyyet Makâmına nâil olur..
Kendisinden zuhur eden harîkalıkların getirdiği fitne seli artık peşini bırakmayacaktır..

Fitne kazanının ateşi kadızâdeler,
Sultan IV. Mehmed’den 1666 (1077) yılında:

Sofiyenin devarânı ve dedegânın semâ’ları yasaktır!fermanını almışlardır.
Halakayı zikir durmuş, neyler susup semâğlar semâya uçmuş ve tekkeler kapanmıştır..
1084 (1674) yılında Ayasofya Câmisi’nde bir Cuma günü Niyâzî Mısrî Hazretleri irticâlen ve coşkulu bir vaazla İlâhî Aşkın yaşayışa geçişi olan Aşk u cezbe zikrini anlatınca halk hıçkırıklara boğulunca Sultan mahfelinden olanları izleyen Sultan IV. Mehmed tekkeleri kapatma yasağını derhal kaldırır..

1085 (1675) de Sadrazam Fâzıl Ahmed Paşa Edirne’ye dâvet eder.
Ve ne yazık ki açık eleştirilerini kullanan fitneciler Rodos adasına kalebend olarak sürülmesini sağlarlar.
Kendisini götüren Azbî çavuş, sâdık bir müridi olacak ve ölünceye kadar hizmet görecektir..


Kalebend : Kalede hapis.

Rodos sürgününden sevenlerinin duâsıyla kurtulup Bursa’ya döner.
Ancak azılı düşmanı Vanî Efendi denilen kimse ve yandaşları, akıl almaz iftirâ ve tuzaklarla 15 yıl kalacağı Limni Adası sürgününü tezgâhlayıp gerçekleştirirler..

1691 (1103) yılında Sultan II. Ahmed sürgünü kaldırır. Bursa’ya döner.
1693 (1105) yılında tekrar Limni Adası sürgünü başlar..
Celvetiyye Târikatı Selâmiyye kolunu kuran Selâmi Ali Efendiden tutun da Vanlı Vanî efendiye kadar taş yağmuruna tutulan bu eşi bulunmaz Gönül Dostu Kâmil Âşık bu son seferinde, Limni Adasına götüren gemi Anadolu kıyılarından açılınca göz yaşları içinde :


Osmanlı sülâlesinin inkirazı için dördüncü semâya bir kazık çaktım! Bu kazığı benden başka kimse çıkaramaz!demiştir..

İnkıraz : Sönme. Zeval bulma.Yok olup gitme…

78 yıl süren çilekeş ömrü 16 Mart 1694 (20 Receb 1106) Çarşamba seheri sonunda, Limni Adası kuşlarının ilk ötüşleriyle aziz rûhu HAKK’a uçmuştur.
Şimdi ise oralarda garib ve harâbe kalmış bir türbesi var imiş..
Rivâyet budur biline!..


İlm-i Cifr bahânesiyle kahra kalkışılan ve hayâtı çilelerle boğulan,
Yiğitbaşının yetiştirdiği yiğit Eren,
Cezbe ve cesâretin yüce yürekli amansız âşığı rûhun şâd olsun!
Rahmetler rûhuna ebediyen yağsın!

Muhammedî Melâmette :

Aşk u Cezbe
Zühd u Takvâ
Sıdk u Huşû
Havf u Recâ
Yollarında kendisinden çok şey öğrendiğim aziz HAKK Eren Niyâzî Mısrî seni hiç unutmayıp rahmetle anacağız
Kaddesallâhu sırrehu'l-azizu'l-hakim…
İnşâallah...


İlm-i Cifr : Harflerin sayı değerlerinden mânâ çıkararak elde edilen ilim.
Ebced : Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime. Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfâbesindeki harfleri içine alır. İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu sûretle gösterilmektedir. (Ebced) (Hevvez) (Hutti) (Kelemen) (Sa'fes) (Kareşet) (Sehaz) (Dazig) Bu sekiz kelime bütün huruf-u hecâ denen yirmi sekiz harfi içine almış ve sıra ile eliften ğayn harfine kadar, birden bine kadar her harfte aşağıdaki sıra ile gösterildiği gibi değerler verilmiştir.
Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayn: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100 Ra: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500 Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Ğayn: 1000
Şimdiki Arabca'da alfâbe bu sırayı tutmuyorsa da harflerin rakam gibi kullanıldığı zaman, yine eski sıraya uymak için Ebced sırasını da devam ettirmişlerdir. Hem birbirine benzeyen harfler bu sırada dizilmiştir. Eskiden İslâm'larda matematik ve fizikte bu harflerin rakam yerine kullanıldıklarını biliyoruz.


Niyâzî Mısrî (ks) Hazretleri,
İlâhî aşkın çeşmesi şiirlerinde
Mısrîmahlasını kullanmıştır.
Son yıllarında ise
Niyâzîmahlasını kullanmıştır.
Niyâzîise ebced hesabında 78 yapar ki son noktadaki yaşıdır.

Niyâzî Mısrî’nin Hayâtı çok anlatılmıştır.

Ben ise İnşâallah,
Çile çöllerinde geçen fâni ömrünün;
Açan ve solmayan çile çiçeğinin kokusunu gençlerimize bildirmek ve rûhunu buldurmak için,
Yılmaz bir Eren İZi izleyicisi ve bir
HİÇolarak,
Muhammedî Muhabbet ve Hasbî Hizmetle
BİZdenBİZe Dîvânını açıklamaya çalışacağım.
Muhammedî Melâmetin basit bir Tasavvur olmadığını ve Tevhidî bir Tasavvufla Niyâzî Mısrî Dîvânı’nda nasıl anlatıldığını mesnedlerini de göstererek arz etmeye azm edeceğim.

ALLAH Celle Celâluhu yardımcımız olsun!
ALLAH’a hamd olsun!
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e sonsuz salât ve Es-Selâm olsun!
YÂRimiz olsun!..
İnşâallah!..


LATİF YILDIZ
Kul İhvÂni


ESERLERİ :

1- Dîvân-ı İlâhiyyât
2- Mevâidu'l-İrfan
3- Şerhu’l- Esmâu’l- Husnâ
4- Şerhu’l- Nutk-ı Yunus Emre
5- Sûre-i Fâtihâ Tefsiri
6- Sûre-i Yusuf Tefsiri
7- Vahdetnâme
8- Tâbirnâme
9- Akidetu’l- Mısrî
10- Etvâr-ı sebâ’
11- Risâle-i Eşrât-ı Saat
12- Risâle-i Devriyye
13- Risâle-i Tevhid
14- Risâle-i Nokta
15- Risâle-i Haseneyn
16- Risâle-i Hızrıyye
17- Risâle-i Arşiyye
18- Risâle-i Fî Devran-ı Sofiyye
19- Risâle-i Esile ve evcibe-i Mutasavvıfâne
 
   
bugün 69 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol